Almanya’dan çıkıp kısa sürede dünya çapında bir ikili olan pop folk grubu Milky Chance, MIX Festival kapsamında İstanbul’da dinleyicileriyle buluşacak. Vokalist ve gitarist Clemens Rehbein, basçı ve perküsyoncu Philipp Dausch ve grup üyelerinden Antonio Greger ve Sebastian Schmidt’ten oluşan grubun ‘Stolen Dance’ adlı single parçaları 2013’te viral bir hit oldu.
Pop folk grubu Milky Chance ile şarkılarını, kariyerlerini ve müzik sektörünü konuştuk.
Kariyeriniz boyunca grubunuzun müziği nasıl evrildi? Başlangıçtan bugüne kadar müziğinizi şekillendiren en büyük değişimler neler oldu?
Başlangıçta her şey çok daha ‘DIY’ (Kendin yap) tarzındaydı ve teknik olarak daha sınırlıydı, bu da müziğin sesini etkiledi. İlk başlarda sadece bir mikrofon, bir bilgisayar ve bir gitarımız vardı, hepsi bu. Bugün ise birçok enstrüman ve ekipmanla dolu, üzerinde oynayabileceğimiz büyük bir profesyonel stüdyomuz var, yani çok daha fazla seçeneğimiz bulunuyor. Müziğimiz daha katmanlı ve daha karmaşık hale geldi, ilk albümümüz daha sadeydi. Bugün bilinçli olarak kendimizi sınırlandırmamız ve bir şarkı ya da düzenleme için en iyi fikri bulmaya çalışmamız gerekiyor. Sadelikten hoşlanıyoruz ama bu kadar çok olasılık varken buna bağlı kalmak çok daha zor.
“Stolen Dance” dünya çapında büyük bir başarı yakaladı. Bu başarı sizi nasıl etkiledi ve kariyerinizde nasıl bir dönüm noktası oldu?
O şarkı bizim için dünyaya açılan kapıydı ve hala öyle. Her şeyi başlattı ve bunun için çok minnettarız.
‘ŞARKI YAZIMIMIZ DAHA OLGUN BİR HALE GELDİ’
Şarkılarınızı besteleme süreciniz nasıl gelişiyor? İlham aldığınız isimler veya gruplar var mı?
Bence şarkı yazımımız daha olgun ve daha kesin hale geldi. Bence bu, olduğumuz yerle otomatik olarak ve bilinçsizce aynalanıyor. Hangi perspektiflerden baktığımız, dünyayı nasıl anladığımız, şeyleri nasıl gördüğümüz, nasıl hissettiğimiz… Hepsi orada, bazen daha fazla bazen daha az. Aynı bir günlük gibi. 30 yaşındayken yazdıklarınız, gençken yazdıklarınızdan farklı olur.
Kariyerinizde karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu?
Dünya çapında turnede olan bir grupken ve çocuklarınız varken yaratıcı olmak için huzur ve dinlenme bulmak gerçekten bir meydan okuma. Sürekli bir denge kurma çabası.
‘MÜZİK ENDÜSTRİSİNİN ÜZERİNE KURULU OLDUĞU TEK ŞEY SANATÇILAR’
Müzik dünyası sürekli değişiyor. Sizce önümüzdeki 10 yıl içinde müzik nasıl bir evrim geçirecek? Bu değişime nasıl ayak uydurmayı planlıyorsunuz?
10 yıl sonra nereye gideceğini gerçekten bilmiyorum. Muhtemelen kimse bilmiyordur. Bugünlerde her şey o kadar hızlı hareket ediyor ki, birkaç ay içinde dünyayı ele geçiren bir sonraki büyük uygulamanın ne zaman geleceğini bilemezsiniz. 15 yıl öncesine bakarsanız gerçekten akıl almaz. O zamanlar Spotify yavaş yavaş yükseliyordu, şimdi ise müzik endüstrisinin tamamen onun üzerine kurulu olduğunu hissediyorsunuz. Ama bu doğru değil. Müzik endüstrisinin üzerine kurulu olduğu tek şey sanatçılar ve onların yaptığı müzik. Onlar sonsuza kadar kalacak. Diğer her şey, dağıtım, pazarlama araçları, sosyal medya uygulamaları vs. değişecek, belki de sadece gelip geçecek.
Dijital platformların müzik sektöründeki etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Streaming çağı, müzik üretim ve dağıtım biçiminizi nasıl değiştirdi?
Şarkı yazma ve prodüksiyon tarzımızın değişmediğini umuyorum. Dağıtım elbette değişti. İnsanların müziği nasıl tükettiği ve müzik için nasıl ödeme yaptığı bizim elimizde olan bir şey değil.
Sahnedeki enerji ve performans sizin için ne kadar önemli? Hayranlarınızla olan etkileşim sahneye çıkarken sizi nasıl etkiliyor?
Bence işin özü de bu. Ayrıca tamamen kontrol edemeyeceğiniz bir şey, bu da her gösteriyi benzersiz kılıyor. Biz duygusal insanlarız, robot değiliz. Sahnede ve sahnenin önündeki insanlar konseri etkileyebilir. Hiç kimse bir gösterinin nasıl sonuçlanacağını tahmin edemez.
‘İSTANBUL’A GERİ DÖNECEĞİMİZ İÇİN ÇOK HEYECANLIYIZ’
İstanbul’da sahne almak sizin için nasıl bir deneyim? Türkiye’deki dinleyicilerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Son orada olduğumuzda harika vakit geçirdik. İnsanlar harikaydı ve çok misafirperverdi. İstanbul’a geri döneceğimiz için çok heyecanlıyız.
Türkiye’deki performansınız sırasında unutamadığınız bir anınız var mı?
Bir keresinde Türk sahilinde bir festivalde çaldık. Gerçekten güzeldi ve festivalin genel atmosferi muhteşemdi. Maalesef adını unuttum…
‘ALTIN GÜN’Ü ÇOK SEVİYORUM’
Türkiye’den tanıdığınız veya dinlediğiniz müzisyenler/gruplar var mı?
Altın Gün’ü çok seviyorum, sanırım Türk-Hollandalı bir grup. Ama şarkılar Türkçe. Gerçekten harika şeyler yapıyorlar. Ayrıca harika bir canlı performansları var.
Yakın gelecekte dinleyicilerinizi bekleyen projeler var mı? Yeni müzik, işbirlikleri veya sürprizler olacak mı?
Sürekli yeni müzikler üzerinde çalışıyoruz ve çok yakında yeni şarkılarımız olacak.